1 Mart 2023
tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri tarafından Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne sunulan “Tarım Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Hakkında
BASIN
AÇIKLAMASI
“SAĞLIKLI
İNSANLAR İÇİN SAĞLIKLI ORMANLAR”
AKP iktidarı döneminde (2002-2023); 6831
sayılı Orman Kanunu’nda 35 kez yapılan değişiklikler ile idari düzenleme ve
uygulamaların sonucunda, maalesef ormanlarımız tahrip edilmiş, daraltılmış ve
içi boşaltılmıştır. TBMM’ye sunulan yeni değişiklik teklifinin madde
gerekçelerine baktığımızda; nasıl olduysa (!) kamuoyunca da bilinen acı
gerçeklerin dile getirildiğini ve son 21 yılda ormanlarımızın içine düştüğü
durumu kısmen görmekteyiz.
Bu tespitlerin, ormanlarımızın geleceğine
yönelik tedbirlerin alınacağını -en azından iyimser bir başlangıç olabileceğini-
düşünmek isterken; teklifin bütününe baktığımızda, çok ciddi tutarsızlıkların
olduğunu görmek, bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Gerçeklerle yüzleşilmeden
uygulamadaki fiili durumları devam ettiren, mevcut yasal düzenlemelerle de
çelişen bu kanun değişikliği teklifi, ormanlarımızı korumaktan çok uzak olduğu
gibi yeni tahribatlara yol açacaktır.
Bu teklifte orman
köylüsüne yönelik olarak yapılan bazı düzenlemeler ile hayvancılık ve tarımsal
faaliyetlerle ilgili düzenlemelerin; -iyi niyetli gibi görünse de- bütünsellikten
uzak, küresel iklim krizi, kuraklık ve gıda krizi dikkate alınmadan yapıldığını
görmekteyiz. Alınacak yüzeysel ve palyatif tedbirler ile popülist yaklaşımlar,
kırsal kesime hiçbir yarar sağlamayacaktır.
Son yıllarda uygulanan yanlış ormancılık
politikaları ve iklim değişikliğinin de etkisiyle, ormanlarımızda hiç
beklenmedik aylarda bile yangın çıkması ve sayısının artması, yangınla
mücadelede 12 ay boyunca hazır olmanın zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Yangın
sezonunun 12 aya uzatılması, yangınla mücadelede başarıyı artıracaktır.
Kanun değişikliği teklifinin 6831 sayılı
Kanunla ilgili maddeleri için yazılmış gerekçeler, ormanlarımızın içinde
bulunduğu vahim durumla ilgili olarak, yıllardır kamuoyuna anlatmaya
çalıştığımız argümanları destekler niteliktedir.
Ormanlarımıza sadece faydalanma anlayışıyla
yaklaşan AKP iktidarı, yönetiminin 21’inci yılında verdiği Kanun değişikliği
teklifinin 9’uncu maddesine yazılan gerekçede; “Devlet ormanlarına nakil
vasıtaları ile yıkıntı veya inşaat atığı
atmak ya da hafriyat veya çöp dökmek
suretiyle ormanlara, doğal hayata ve çevreye
zarar verilmekte olup kamuoyunda bu sorun
infiale sebep olmaktadır.”
denilmekte ve binlerce hektar orman alanının zarar gördüğü bilgisi de verilmektedir.
Teklifin 10’uncu maddesiyle 6831 sayılı Kanunun
16’ncı Maddesinde yapılması öngörülen değişiklikte; “Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim
edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir.
Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı
ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi
için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde
ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir veya
Bakanlıkça uygun görülmesi halinde ihale mevzuatına göre gerçek ve tüzel
kişilere yaptırılabilir." denilmektedir. Aslında iktidarı bu
değişikliğe götüren gerekçenin altında, çoğu büyükşehir belediye yönetimlerinin
muhalefet partilerine ait olmasının yattığını düşünmekteyiz. Bu düzenleme
tamamen rant odaklı bir düzenlemedir.
Günümüzde ormanlarımız, ormancılık dışı 50’ye
yakın farklı amaç için tahsis edilmektedir. OGM’nin resmi verilerine göre 2021
yılı sonu itibariye 790.741 ha orman alanı ormancılık dışı amaçlar için tahsis
edilmiştir. Bu nevi tahsisler 1980’li yıllardan beri yapılmasına karşın,
özellikle AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesinden sonra ormancılık,
madencilik ve enerji mevzuatlarında yaptığı değişikliklerle çok daha fazla
orman alanı tahsis edilir olmuştur. Ormanlarımızda son dönemlerde yılda
yaklaşık 40 bin hektar alan izin irtifaka konu ediliyorsa, sadece ormancı
kamuoyunun değil toplumun tüm kesimlerinin haklı tepkisi kaçınılamaz bir
durumdur. Kanundaki bu düzenlemeden önce izin irtifak konusunda; tahsisteki kamu
yararının, zorunluluk ve önceliklerin neler olduğu çok net ve anlaşılır
kriterlerle ortaya konulmalı ve ciddi kısıtlamalar getirileceği kamuoyuna açıklanmalıdır.
Teklifin 11’insi
maddesine ait gerekçede; “Ormanların
kanun dışı müdahalelerden korunması için sınırları kesinleşmiş orman alanlarında
devam eden her türlü bina ve tesis inşaatlarının suç tutanağı düzenlenmesi
aşamasında durdurulamaması veya yıkılamaması sonucu inşaatlara devam edilmesi
nedeniyle kovuşturma sonucunda verilecek kararların infazı güçleşmekte, halk
ile zaman zaman karşı karşıya gelinmektedir.” denilmektedir. Burada son 21
yıldır orman alanlarımızda yapılagelen bilinçli yanlışların sonucu açık bir
şekilde itiraf edilmektedir.
Ormanlarımızda yaşanan
olumsuz gelişmeler, bir taraftan yasa taslağının madde gerekçelerinde tek tek
sayılırken; diğer taraftan aynı teklifin maddelerinde, orman alanlarında yeni
tahribatlara yol açacak düzenlemeler yapılmak istenmektedir. Bu tutarsızlığı kabul
etmemiz kesinlikle mümkün değildir.
6831 sayılı Kanunun 27’nci maddesi,
ormanlarımızda yapılacak damgalama işini tanımlar. Damga, deyim yerindeyse
orman işletme müdürlükleri bünyesinde görev yapan orman mühendislerinin namusudur.
Damga çekiçlerinin yetkililerden başkası tarafından kullanılması
yasaktır. Bu konuda daha önce OGM tarafından mevzuata aykırı olarak çıkarılan
yönetmelikle, yetkisiz kişilere yaptırılmak istenen idari işlemin iptali için Derneğimiz
tarafından Danıştaya dava açılmış ve söz konusu idari işlemin iptali yönünde
karar verilmiştir.
Bu kanun değişikliği teklifinin 12’nci maddesi
ile daha önce Danıştay tarafından iptaline karar verilen idari işlemin yeniden
hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Şöyle ki; “…Tayin ve tespit olunan damga veya
damga yerine geçecek işaretlerin Orman Genel Müdürlüğünce belirlenen
kişilerden başkası tarafından kullanılması yasaktır.” şeklindeki düzenlemeyle, yetkili kişi yerine
idarece belirlenecek devlet memuru olmayan, ormanı tanımayan, sorumluluğu
olmayan kişilerce damgalama yapılmasının önü açılmaktadır. Bugünkü uygulamada
dahi denetlenemeyen, birçok yerde yargılamaya konu olan damgalama çalışmasının,
yetkisiz kişilerce yürütülmesi kesinlikle kabul edilemez.
Öte yandan söz
konusu madde metnine eklenmiş “damga
yerine geçecek işaretler” ibaresiyle, damgalama işlerinin dijitalleştirilmesinin
kastedildiği düşünülmektedir. Dernek olarak her türlü iş ve işlemde teknolojik
yeniliklerin yapılmasına karşı değiliz, ancak gerekli altyapı oluşturulmadan
adrese teslim ihaleler ile damgalama işlemlerinin dijitalleştirilmesini uygun
bulmadığımızı da belirtmek isteriz.
Orman Kanunu’ndaki mülkiyetle ilgili
bazı maddelerdeki değişiklik tekliflerine dair değerlendirmelerimiz ise şu
şekildedir;
Teklifin 27’nci Maddesi ile 6831 sayılı Kanuna
eklenen Ek Madde-18
Aynı taşınmazların ilan edilerek kesinleşen
birden çok orman kadastrosunda farklı vasıflarda sınırlandırılmış olması
halinde; kesinleşmiş mahkeme kararıyla kesinleşen sınırlar saklı kalmak
kaydıyla, önceden yapılmış orman kadastro çalışmalarının bütün sonuçlarıyla
hükümsüz sayılacağı düzenlemesi getirilmektedir. Bu durum keyfi uygulamalara
yol açabilecektir.
Bahse konu düzenlemeden, davaya konu
yerlerde de bu uygulamanın yapılacağı anlaşılmaktadır. Konu yargıya intikal
ettikten sonra ve yargı kararı beklenmeden uygulama yapılması, yargı kararlarının
baştan hükümsüz sayılmasına yol açacaktır.
Teklifin 28’inci Maddesi ile 6831 sayılı
Kanuna eklenen Ek Madde-19
Kocaeli ili, Nusretiye ilçesinde 2/B
uygulamasının yeniden yapılacağı düzenlenmektedir. Mevcut Orman Kanunu ve Orman
Kadastro Yönetmeliğine aykırı olarak özel bir düzenleme yapılmaktadır. Bu
ilçede daha önce yapılan uygulamada, yanan orman alanları 2/B uygulamasına konu
edilmemişken; şimdi 2/B uygulanacak sahaların yanan saha içerisinde olup olmadığı
nasıl tespit edilecektir. Burada fiili duruma uygun bir uygulamanın önü
açılmaktadır.
Teklifin 29’uncu Maddesi ile 6831 sayılı
Kanuna eklenen Ek Madde-20
Bu düzenleme ile orman kadastrosu
kesinleşen hususi ormanların, parsel bazında yeniden değerlendirilmesinin önü
açılmakta ve 3 hektardan küçük alana sahip parsellerin orman sayılmaması
amaçlanmaktadır. Bu düzenleme, Anayasanın 169’uncu maddesindeki ormanların
gözetim ve denetimi ile orman alanlarının daraltılamayacağı hükmüne aykırı
olduğu gibi Kadastro Kanunu’nun 22’nci Maddesindeki hükme de aykırıdır.
Sonuç olarak; madde gerekçelerinde dile
getirilen hususlarla taban tabana zıt değişiklik teklifleri, ormanlarda yeni
tahribatlara yol açacak ve dolayısıyla ormanların sağlığı bozulacaktır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2012
yılından itibaren 21 Mart'ı "Uluslararası Ormanlar Günü" ilan
etmiştir. Her yıl Uluslararası Ormanlar Günü için bir tema belirlenmektedir.
2023 yılının teması ise "Ormanlar ve sağlık" olarak belirlenmiştir.
Bu tema ile sağlıklı toplumlar için sağlıklı ormanların gerekli olduğunun altı
çizilmektedir.
Ormanlar, insanlığın karşı karşıya
olduğu en büyük sağlık tehdidi olan iklim değişikliği ile mücadelede merkezi
bir rol oynamaktadır. Ormanlar yaşamsal bir besin ve beslenme kaynağıdır.
Ormanlar doğal eczanelerdir. Ormanlarımız tehdit altında ve yardımımıza
ihtiyaçları bulunmaktadır.
Orman dostu politikalar, ormanlara ve
ağaçların sağlıklı gelişimi için yapılan çabalar sayesinde gezegenimizi ve
sağlığımızı koruyabiliriz.
6831 sayılı Orman Kanunu’nda yapılması
öngörülen, ormanlarımızın sağlığını ve dolayısıyla halkımızın sağlığını tehdit
edecek değişikliklere karşı olduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunarız.
Saygılarımızla
TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ YÖNETİM
KURULU