AKBELEN ORMANI

31.07.2023

AKBELEN ORMANI BASIN AÇIKLAMASI

Günlerdir, Muğla/Akbelen’de devlet gücünü arkasına almış, güç zehirlenmesi yaşayan şımarık iki holdingin yarattığı ağaç katliamına ve hukuksuzluğa, yüreğimiz yanarak ve acıyarak tanıklık ediyoruz.

Anayasa’nın 169’uncu maddesine göre “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez”. Ancak tüm dünya kamuoyunun gözü önünde bir orman alanı yok ediliyor. Yöre halkı ve doğaseverler, kesilmekten kurtarmaya çalıştıkları ağaçlara sarılırken, devletin güvenlik güçleri ormanları korumak isteyen bu insanlara “terörist” muamelesi yapıyor ve Anayasal bir suç, ülkeyi ve ormanları korumakla görevli polis ve askerlerin korumasında işleniyor.

Muğla’da faaliyet gösteren üç termik santral hakkında 26 yıl önce bölge halkı tarafından, tarımsal üretimi olumsuz etkilemeleri sebebiyle termik santrallere karşı tazminat davaları açılıyor. Yargısal süreçler yurttaşların haklılığını ispatlıyor ve 1997’de termik santrallerin kapatılmasına hükmediliyor. Ancak dönemin bakanlar kurulu ve sonrasında gelen iktidarlar, yargı kararını uygulamıyorlar. Üç termik santral ve onlara yakıt sağlamak için açılan kömür ocakları; bölgenin tarım alanlarını, ormanlarını yok ediyor, havasını, suyunu kirletiyor, hastalıklara ve erken ölümlere yol açıyor. 

Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki olan YK Enerji, bilimsel gerçeklere rağmen planlı olarak kamuoyunu yanıltıyor ve medyaya geçtiği basın bültenlerinde kendini aklamak için; toplam ruhsat sahasının 23 bin 307 hektar olduğunu, bunun sadece 78 hektarının orman olduğunu, bu miktarın da orantısal açıdan “oldukça küçük" olduğunu iddia ediyor. 

Bu durumda sormak gerekmez mi? Yöre halkının ve tüm doğa severlerin karşı çıkmasına karşın; insanlar ve tüm canlılar için yaşam kaynağı olan bu “oldukça küçük” orman parçasını, bilimsel gerçeklere ve karşı çıkan insanlara rağmen; devletin kolluk güçleri aracılığıyla insanlara ve doğaya eziyet edilerek kesmekteki muradınız nedir?

Tüm Akdeniz havzası kontrol edilemeyen orman yangınlarıyla mücadele ederken, sıcak hava dalgaları gün geçtikçe daha dayanılmaz hale gelirken, Türkiye’nin birçok bölgesi aşırı hava olaylarının yarattığı kuraklık, sel gibi afetlerle boğuşurken, doğal bir yutak alanını, fosil yakıtlar için gözden çıkarmak; tarihi ve trajik bir hatadır! İklim kriziyle gerçek anlamda mücadele bakanlık ismine “iklim değişikliği” ekleyerek olmaz, ormanların korunmasıyla, kömüre veda edilmesiyle olur.

Yerel halkın yaşadıkları doğal çevre ile yüzyıllar içinde oluşan manevi bağ çok değerli ve eşsizdir. Akbelen’de yaşananlar sadece ormanların yok edilmesi değil, geleneksel yaşam biçimlerinin ve sosyal bağın da yok edilmesi anlamına gelir ki bunun telafisi mümkün değildir.

Protesto hakkını kullanarak ormanı ve yaşam alanlarını korumaya çalışanlara yönelik uygulanan şiddete ve göz altı kararlarına bir an önce son verilmelidir.

İkizköylüler kömür madenciliğine karşı Akbelen Ormanı’nı ve yaşam alanlarını korumak için yıllardır mücadele ediyor. Türkiye Ormancılar Derneği de yöre köylüsünün açtığı davalara en başından beri müdahil olarak, yargı nezdinde mücadelesini vermeye devam etmektedir. 

Tüm canlılara sonsuz yaşam kaynağı olan ormanları korumak ve geliştirmek, Anayasal bir zorunluluk iken; kısa vadede paraya dönüşmekle birlikte, hızla tükenecek fosil yakıt kömürü tercih ederek ormanı yok etmek, tam bir cehalet ve vandalizm örneğidir.

Akbelen Ormanı’ndan vazgeçmiyoruz, yaşamı ve doğayı savunuyoruz!

Ağaca sarılmak yaşama tutunmaktır.

TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ


Basın Açıklamasını İzlemek İçin TIKLAYINIZ